AĞLAYANLAR VARKEN GÜLMEK YAKIŞMAZ!

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kudüs’ün fatihi Selâhaddin-i Eyyubi’nin kırk yıl tebessüm dahi etmediği rivayet edilmektedir. 

Nedenini sorduklarında, Kudüs’ün haçlıların kirli ayakları altında işgal altında olmasından dolayı olduğunu ifade etmişti. 

Evet, toplumsal ve Ümmet olarak; o hassasiyetimizi bu gün kaybettik, kalplerimiz katılaştı, duygularımız sertleşti, dünyalıklar ağır basıp her tarafımızı istila altına alıp bizi biz olmaktan çıkarıp; “ben” kuyusunun belirsizliğinde boğup öldürdü... 

Gözlerimizdeki çeşmeler kurudu, vicdanlarımız bizi eskisi gibi muhakemeye tabi tutmaz oldu. Nisyan tuzağından isyana, takvadan şekvaya doğru yol almaya başladık adeta. Dünyadaki mazlumların feryadı, eskisi gibi bizi pek ilgilendirmez olmuş artık? Kudüs, Aksa, Gazze, Arakan, Doğu Türkistan diye bir derdimiz vardı, ama artık günden güne gevşemeye başlamış durumda. 

Ne idik ne olduk? Nereye gidiyoruz, kimlerle birlikteyiz, yol arkadaşlarımız kimler, kimi/kimleri kimin hatırına seviyor ve bağrımıza basıyoruz diye düşünüyor muyuz?

Budist Çin devletinin bu gün, Doğu Türkistan’da yaptığı katliamlar; o insanların Uygur Türkü olduklarından dolayı değildir. Sadece Müslüman olmalarından ötürüdür. Evet, bu gün İslam âleminin dört bir köşesinde Müslümanlar ve mazlum insanların ağladıkları bir dönemden geçiyoruz! İslam âleminin başındaki idarecilerin çoğu, birbirleriyle boğuşup uğraşmaktan, düşmanlarıyla uğraşmaya zaman ve zemin bulamama gafletine üşmüşlerdir! Neyin savaşını verdiklerini bilselerdi bari? 

Genelde tüm dünyada, özelde ise Ülkemizde her gün kurdukları yeni yeni franksiyonlarla, toplumun karşısına çıkan Politikacılar; kitleleri kutuplaştırdıklarının farkında mıdırlar acaba?

Söz konusu olan, “toplumu kutuplaştırma faaliyetlerinin esas ve temelinin” “çok eskilere dayandığını bilmeyen mi kaldı?. Peki, İşin esas amacı nedir, sürekli değişen uyutma operasyonlarının amacı nedir? 

Kısaca özetlemek gerekirse, amaçları halkı birçok fırka ve şubelere ayırıp, insanların sırtından semizlemek istemeleri ve onları daha kolay dizayn edebilmeleri düşüncesi yatmaktadır. 

Özellikle İslam coğrafyasının her bir köşesinde, ağlayan, evsiz kalan, yerinden yurdundan göç etmeye zorlanan; vatanından uzak yerlerde perişan olup ekmeğe muhtaç milyonlarca insanın olduğu bir zamanda; uluslararası arenada, Emperyalist devletlerin ve Kapitalist sömürgeci güçlerin,, haramzade çete ve çapulcularının ganimetten pay kapma mücadeleleri, tesadüfi bir hadise değildir… 

Kendimize gelelim, kendinize gelin beyler! Etrafımızda İslam coğrafyasını kocaman bir yangın yerine çeviren, Petrolü ve yeraltı kaynaklarını talan etme uğruna kan dökmekten haz ve hız alan, tek dertleri Ümmet coğrafyasını bölüp kutuplaştırmak daha sonra onları kendi emelleri doğrultusunda yönlendirmekten başka hiçbir gayeleri olmayan Emperyalist vampirlerin, dost değil düşman oldukları hiçbir zaman unutmamalıdır... 

Birbirimizle uğraşmaktan tez elden vaz geçip, toplumsal olarak bize doğru her gün biraz daha yaklaşmakta olan felaketlere, tehlikelerin meydana getirecekleri tahtibatları düşünüp odaklanalım! 

Ba’de-l Harab-ül Basra” olmadan önce, makam, mevki, kariyer, para ve servet; koltuk sevdası, egemenlik ihtirası uğruna, birbirimizle uğraşıp; düşmanlarımızın işini kolaylaştırmayalım!... Evet, bir İslam âliminin deyimiyle: “egemenlik ihtirası, şehvet ihtirasından daha şiddetlidir” sözü üzerinde iyice düşünüp; fertten aileye, aileden topluma ve toplumdan devlete kadar; öncelikli olan değerlerimize sahip çıkıp, istikametimizi ve istikbalimizi bozmaya yönelik tasarlanan oyun, hile ve tuzaklara gelmeyelim/düşmeyelim… 

Bakınız, Tunus’ta, Libya’da, Mısır’da, Suriye’de, Yemen’de, Irak’ta; ABD’nin, İngiliz’in, Fransız’ın şunun bunun askerlerinin, üslerinin ne işleri var sizce? Frenkler, Maneviyatımızı bozmak adına on sekizinci yüz yıldan beri, bin bir oyun ve entrikayla, attıkları temeller üzerinden bu gün devasa duvarlar yükselttiler. Elde avuçta kalan kalıntılarımızı da yıkmak istiyorlar ki, yıkmaya başlamışlar bile… Gazze'de yapılan mezalim ve soykırım, bunun en güzel örneği değil mi? 

Batı Keferesi İstiyorlar ki, bu coğrafyada hiç kimsenin yüzü gülmesin; Müslümanlar bölük pörçük olsunlar ki, onları daha kolay yönlendirebilsinler… Peki, bunu başardılar mı, evet hem de fazlasıyla! 

İnsanların ağlamasından haz ve zevk alan Emperyalist güçler ile onlara hizmet eden mihrakların tek gayeleri; “Böl parçala yut” felsefesini hayata geçirmekten başka bir şey değildir.

Önce böl, sonra parçala ve daha sonra istediğin gibi avla ve ağlat; tüm dertleri ve hevesleri bundan ibarettir… Günümüzün İslam coğrafyasındaki son genel fotoğrafı bu olsa gerek. Ve şimdi adamlar iş başında, bizimkiler (!) ise parti pürti, dedikodu ve birbirlerine iftira atma yarışındalar… 

Kamuoyuna, sadece ekonomik ve istihdam alanları açmanın dışında hiçbir şey vaat etmeyen/edemeyen zümreler; Politik kavgalarla birbirlerinin altını oymakla meşguller. Hâlbuki bir an önce kendilerine gelip İsrail zalimi ve onun sırtını sıvazlaya ABD ve diğer Emperyal devletlerin, coğrafyamız üzerinde tasarladıkları oyunları bozmak için el birliği yapmaları gerekmektedir. 

Erdemlik ve insanlığa hizmet etmenin en güzel yolu bu olsa gerek! Dünyada bunca insanın ağladığı bir zamanda, mutlu bir azınlığın gülüp eğlenmesi; yanlarına ne kadar kar kalır onu  bilmeyiz, lakin aynı akıbetin er geç onların kapılarına da konu olacağı muhakkak... Vel-hâsıl, ağlayanların çok olduğu bir dünyada gülmek; özellikle dava ve ilke sahibi olan insanlara asla yakışmaz… Gazze'yi unutmayın, unutturmayın. Gündeminizden düşürmeyin. 

Kalın sıhhat ve selamette.

AĞLAYANLAR VARKEN GÜLMEK YAKIŞMAZ!

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.