İzcilik veya amiyane tabirle rehberlik/kılavuzluk, insanoğlunun tarihiyle yaşıt bir meslek dalıdır dense mübalağa olmasa gerek... Eskiden olduğu gibi, günümüzde de; hala bu meslek dalına ciddi anlamda ihtiyaç duyulduğu bir gerçek... Yabancı memlekette bulunan bir insan, rehber, kılavuz olmadan ; doğru dürüst bir yere gidemeyeceğini hepimiz biliyoruz.
Kılavuz veya rehber, hangi yolun daha kestirme ve uygun olduğunu, başka diyardan gelenlerden daha iyi bilirler. Modern dünyada bu iş, akademik ortamlarda bir bölüm/dal haline gelmiş olsa da; her zaman ve her yerde hala rehbere, kılavuza ihtiyaç duyulmaktadır. Kara yollarında çalışanlar, kılavuzluk bilgisinin ne kadar önem arz ettiğini çok daha iyi bilirler. Özellikle mühendislik alanı olan bu dalın, bazen hiç mektep okumamış insanların; en ince detayına kadar bildiklerine şahit olmaktayız. Bu tamamıyle, yılların birikimi olan tecrübeyle alakalı bir durumdur...
Mesela gezi amaçlı olarak yabancı ülkelerden, başka bir ülkeye gidenlerin; o şehri, bölgeyi çok iyi bilen birinin rehberliğinde; görmek istedikleri tarihi ve önemli mekanları gidip dolaşırlar. Tabir caizse kılavuz yoksa, gezip görmek, bilgi sahibi olmak da yok...
Bu kısa girizgahtan sonra, konumuzla alakalı ve bağlantılı olarak; yakın tarihimizde, farklı rivayetlerle gelen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Vaktinde, Ödemiş'te yol yapımı için uğraşan mühendisler Kel Dağda öyle bir yere gelmişler ki tıkanmışlar, yolu nereden devam ettirecekleri konusunda kararsız kalmışlar. Oralarda keçi otlatan bir Yörük bir haftadır hiç çalışma yapılmamasını merak etmiş ve Karayolları ekibinin yanına varmış;
-“Hayrola hemşerim. Bir haftadan kelli iş yürütmüyorsunuz?”
-“Yok çoban kardeş. Yolu nerden devam edeceğimiz konusunda teknik araştırma yapıyoruz. Toprak ve kaya örnekleri gönderdik. Tahlillerden sonra planı işleteceğiz.” Yörük yüzünde alaycı bir gülümseme ile,
-“Bundan kolay ne var? Toz kireç varsa, ben size hallederim!” Tahlil sonuçlarını beklemekten canları sıkılan mühendisler eğlence bulmanın sevinciyle,
-“Olmaz mı elbette var. Peki ne yapacaz?”
-“Şimdi bu kireç çuvalını benim eşeğe yüklücez. Dabanındanda delecez. Eşeğe deh’ dedinnen. Hayvan en sağlam, en güzel güzargahı bilir ordan gider. Eşek sağlam olmayan yere basmaz. Kireç ardından döküldükçe sizde yolu o ize göre yaparsınız!”
Mühendisler Yörüğe kireç çuvalını vermiş ve onun çuvalı eşeğe yükleyip, Dehlemesini eğlenerek izlemişler. Lakin 3 gün sonra istedikleri tahlil sonuçları geldiğinde şaşırıp, kalmışlar. Çünkü sonuç Yörüğün eşeğinin izinin aynı istikametini vermiş. Birkaç gün sonra Yörüğün keçi sürüsünü telaşlı telaşlı sürdüğünü görmüşler.
-“Çoban emmi nedir bu telaş?”
-“3-4 saate varmaz şiddetli yağmur gelecek. Biran evvel kotaraya varmak dilerim. Sizinde çadırlar aynı yerdeyse onları hemen sökün aha şu yan bayıra kurun. Telef olmayın.” Mühendisler gülmüş.
-“Sen telaş etme emmi. Biz Meteorolojiden rapor aldık. Bir hafta yağış yok.” Yörük aynı telaşla hareket ederken,
-“Benden söylemesi arkadaşlar. Gayrısını siz bilirsiniz”
Gerçekten de 4 saat sonra öyle bir yağmur kopmuş ki? Seller sular olmuş, mühendisler canlarını zor kurtarmış. Çadırları, malzemelerini sel götürmüş. Sabah olduğunda ölümden dönen iki mühendis ortak kısacık istifa dilekçesi yazarak, vermişler;
“Eşeğin yol, Keçi çobanı yörüğün Meteoroloji mühendisi olduğu yerde bize lüzum yoktur!”
Hatta şu ilaveyi yapanlar da vardır... Söz konusu mühendislerin bir kaç kişi oldukları ve bunların içinde yabancı bir mühendisin de olduğu söylenir... O yabancı mühendis, merkebin açmak istedikleri yolu; mühendislik koordinatlarıyla tıpatıp uyuştuğunu görünce, hayretini gizleyememiş ve, Türk olan meslektaşlarına şu soruyu yöneltmiş? Yahu sizin bu merkepleriniz ne kadar da akılıymış meğer der! Türk mühendis, evet bizim merkepler izcidirler, izi en detayına kadar bilirler; biz yola revan olan kervanlarımızın yullarını merkeplerin arkasına bağlarız diye cevaplar!
Yabancı mühendis, peki; sıkışıp kaldığınız durumlarda merkep bulmadığınızda, ne yaparsınız dediğinde; Türk mühendis, taşı gediğine koyarcasına, işte o zaman da sizleri getiririz diye cevaplarken son noktayı koymuş. Eminim, son nokta nasıl bir mesaj içerdiğini; tüm okuyucularımız anlamışlardır.
Dün nasıldık, bu gün nasılız? Öyle değil mi? Konuşacak çok şey var ama konuşacak ve anlayacak kişiler azaldı. Ara da bul, bulabilirsen tabi!
Kalın sağlıcakla efendim!